BÜYÜK TÜRK KAHRAMANI TOPÇU YÜZBAŞI MUSTAFA ERTUĞRUL
1.Dünya Savaşı içinde Antalya kıyılarında dolaşarak attığı top gülleleri ile Antalya’ya kan kusturan, birçok fabrikanın, binanın ve evin yanmasına, yıkılmasına yol açan, insanlarımızı öldüren yaralayan, yelkenlilerimizi, teknelerimizi batıran, erzak ve iaşe ihtiyaçlarımızı engelleyen gemilerden birisi olan ve döneminin uçak gemisi olarak adlandırılan İngiliz Ben My Chree savaş gemisinin Kaş açıklarında Meis adası kıyısında o zaman Teğmen rütbesinde olan Mustafa Ertuğrul komutasındaki Topçu birliğimiz tarafından batırılması ile büyük bir kahramanlık olayının ilk kıvılcımı ateşlenmiş oldu. Bize yaptıkları kahramanlıkları ile büyük bir gurur ve şeref yaşatan Top.Yzb. Mustafa Ertuğrul’u ve kahraman silah arkadaşlarını yeterince tanımıyorum. Antalya kıyılarında kazanılan büyük zaferleri ve yaşanan kahramanlık olaylarını bilmiyoruz. Antalya kıyılarında kazanılan zaferleri, batırdığımız gemileri, bu kahramanlıkları ve başarıları gerçekleştiren büyük Türk kahramanlarını tanımalıyız. Bu kahramanların başında Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul gelmektedir.
MUSTAFA ERTUĞRUL’UN ASKERÎ VE ŞAHSİ BİYOGRAFİSİ
Top.Yzb.Mustafa Ertuğrul AKER; 1893 yılında Girit’te doğdu. Babası bando subayı Ahmet Nuri Bey, annesi Beyza Hanım’dır. Selanik Lisesini bitirdikten sonra Harp Okulu’na girdi. 1914 yılında Topçu subay olarak mezun oldu. 1915’te Çanakkale’de Seddülbahir ve Kerevizdere muharebelerine katıldı. Muharebelerin başından sonuna kadar kahramanca savaştı. Bu kahramanlığı dolayısı ile madalya aldı.
9 Ocak 1917 tarihinde, Teğmen rütbesinde iken, dönemin uçak gemisi olarak kabul edilen 4 uçaklı “Ben My Chree” adlı İngiliz gemisini, Kaş’ta Meis Adası açıklarında top atışları ile batırdı. Bu başarısı dolayısıyla madalya ile ödüllendirildi. Bir torpidoyu hasara uğrattı. Birçok yelkenli gemiyi batırdı. Meis Adasında bulunan 2 Fransız topunu ve 1 telsiz istasyonunu imha etti. 2 ve 26 Şubat 1917 tarihlerinde 2 yelkenli gemiyi daha batırdı.
13 Aralık 1917’de, Üsteğmen rütbesinde iken Kemer limanında, Fransızlara ait “Paris II” adlı gemiyi top atışları ile batırdı. 8 Mart 1918’de yine Fransızlara ait “Aleksandra” gemisi, bir kayığa yerleştirilen dinamitlerin patlatılmasıyla batırıldı. Bu başarıları için de madalya aldı.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında İstiklal Savaşı’na katıldı. Batı Cephesinde görev aldı. Aydın bölgesinde muharebe esnasında ağır yaralandı. İyileştikten sonra tekrar birliğinin başına dönerek savaşmaya devam etti. 1 Ekim 1920 tarihinden itibaren Antalya bölgesinde görevlendirildi.
Gerek Birinci Dünya Savaşı içinde gerekse İstiklal Savaşı esnasında düşman birliklerinin Antalya’da başarılı olamamalarında büyük bir rolü ve etkisi oldu. İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.
Savaştan sonra çeşitli yerlerde görev yaptı. Özellikle ATATÜRK’ün emri ve özel bir önem verdiği havacılık hususundaki yönlendirmeleri ile bir süre Havacılık konularında görev yaptı. 1927 yılında Antalya Hava Rasat İstasyonu Müdürlüğü görevinde bulundu.
Çanakkale Savaşları kahramanlarından ve İstiklal Savaşında Antalya ve Havalisi Komutanlarından Alb.M.Şefik AKER’in kızı ile evlendi. 3 çocuğu oldu. Bir kızı halen hayattadır.
12 Temmuz 1930 tarihinde emekli oldu. Emekli olduktan sonra Antalya’ya yerleşti. Emeklilik döneminde 2.Dünya Savaşı içinde göreve çağrıldı. Uluborlu Askerlik Şube Başkanlığı yaptı. Ömrünün sonuna kadar Antalya’da yaşadı. Aynı zamanda iyi bir ressam olan Mustafa Ertuğrul gerek muharebeleri gerekse Antalya’nın doğal güzelliklerini tablolara yansıttı. Antalya’da kendi kurduğu çiftliğinde ve serasında Antalya tarımına ve üretimine katkıda bulundu. Alçak gönüllü ve mütevazı kişiliği ile Antalyalılar tarafından çok sevildi. 5 Kasım 1968’de Antalya’da vefat etti. Antalya-Andızlı Mezarlığına defnedildi. Kaş, Kemer ve Antalya’da çeşitli yerlere ismi anı olarak konuldu, heykelleri yapıldı. Hakkında çeşitli kitaplar yazıldı. Bunlardan en başta geleni Mustafa Aydemir tarafından yazılmış olan “Ben Bir Türk Zabitiyim” adlı kitaptır. Bu kitap sayesinde Mustafa Ertuğrul’un yaptığı işlerin büyüklüğü ve önemi görülerek bir farkındalık oluştu. Konu Dr.Burhanettin Onat tarafından yazılan “Bir Zamanlar Antalya” adlı kitapta ayrıntılı olarak işlenmektedir. Antalya üzerine değerli çalışmaları olan Macit Selekler de “Yarım Asrın Arkasından” adlı eserinde Mustafa Ertuğrul konusunu yazmıştır. Antalya kent tarihçisi ve değerli bir yazar olan Hüseyin Çimrin de “Bir Zamanlar Antalya” adlı kitabında konuyu ayrıntılı olarak işlemektedir. Antalyalı yazar eğitimci – Ali Yıldız da “Akdeniz’e Düşen Mürekkep Damlaları” adlı kitabında konuyu edebi bir üslupla anlatmaktadır. Mustafa Ertuğrul konusunda bir duyarlık oluşmasına ve farkındalık yaratılmasına büyük katkı sağlayanlardan birisi de Kemerli Ramazan Kar’dır. Onun “Dünden Bugüne Kemer” adlı kitabında konu ile ilgili ayrıntılı bilgiler verilmektedir. Mahmut Yılkut Güngör tarafından da “Antalya’nın Gizli Kahramanı Kahraman Yüzbaşı” adıyla çocuklar için bir çizgi roman hazırlanmıştır. Antalya/Kemer’de öğretmenlik yaparken konuya ilgi duyan ve çalışmalar yapan Emekli Öğretmenler Mehmet Özbek-Meliha Özbek “Nallıhanlı Durmuş Çavuş ve Sericebel Topçu Bataryasının Hikayesi”ve “Büyük Harpte Mustafa Ertuğrul Aker” adlı kitapları yayınlamışlardır. Öte yandan Antalya’dan Kaş’tan Kemer’den ve ülkemizin birçok bölgesinden birçok yazar ve gazeteci de konuyu dile getirerek Mustafa Ertuğrul’u tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmak için değerli uğraşlar vermişlerdir. Kendisi anılarını yazmayı düşünmedi ama Mareşal Fevzi Çakmak ve Org.Fahrettin Altay’ın ısrarı üzerine Antalya açıklarında yaptığı muharebeleri askeri bir tecrübe olarak yazdı. Bu yazdıkları 1935 yılında Genelkurmay Başkanlığı’nın yayınladığı Askeri Mecmua adlı dergide “Büyük Harpte Küçük Bataryam; İngiliz, Fransız Muavin Kruvazörlerini Nasıl Batırdı?” adıyla yayınlandı.
İNGİLİZ UÇAK GEMİSİ BEN MY CHREE’nin KAŞ AÇIKLARINDA BATIRILMASI
16 Aralık 1916’da Teğmen rütbesinde olan Mustafa Ertuğrul görev yeri olarak Aydın’da bulunuyordu. Gelen bir emirle Denizli’ye hareket etti ve 23 Aralık tarihinde Denizli’ye geldi. Burada 1 gün kaldı. Yeni bir muharebe emri gereği Kaş istikametine hareketi ve burada birliği ile konuşlanması istendi. Bu maksatla 7 Ocak 1917’de Kaş’ta olması emredildi. O, Elmalı üzerinden giderek belirlenen tarihten daha önce 5 Ocak’ta Kaş’ta oldu. Bu esnada Meis adasını işgal ve tahkim emri verildi. Bu iş için tahsis edilen kuvvet İzmir’den getirilecek olan 15’lik Sahra Bataryası, Mustafa Ertuğrul’un Dağ bataryası, Bir Alman Binbaşı idaresindeki bir uçak ve Jandarma Teğmen Muhittin Efendi komutasındaki 120 kişilik bir Piyade Bölüğü idi. Bu birliğe rütbesi yedek subay olan ve asıl mesleği askerlik olmayan bir kişinin komuta etmesine karar verildi. Topçu bataryalarına da 2 Alman binbaşı atandı. Bu atamanın şekli askeri adaba ve hiyerarşiye uymadığı için Mustafa Ertuğrul bu durumdan endişe duydu. Üstelik komutası altına girdikleri kişinin askeri bilgileri de yetersizdi. Bu durumu amirlerine yazı ile bildirdi. Emrindeki birliğe 1 gün istirahat verdi. Ertesi gün yani 6 Ocak’ta Bayındır’da bulunan açık ve engebeli mevzie yerleşildi. Bu yerleşme zor oldu. Çünkü bölgenin sarp olması ve ulaşım imkânının kısıtlılığı topların rahat hareket ettirilmesini güçleştiriyordu. Bu zorluk askerlerin büyük gayretiyle giderildi. Toplar ve cephane sırtlarda ve omuzlarda taşındı. 7 Ocak’ta toplar tamamen mevzie yerleşti. Alman Binbaşı emrindeki diğer obüs topları için de 600 atımlık cephane, korumasız ve uygun olmayan bir alana istiflendi. Bu tedbirsiz ve yanlış durum Mustafa Ertuğrul’u endişeye sevk etti. Durumu görevlilere bildirdi ancak ikna edemedi. Bu top mermilerinin daha sonra muharebe esnasında isabet almaları sorun yaratacaktır.
7 Ocak 1917 tarihinde gelen emre göre Meis adasına harekât 10 gün sonraya planlanmıştı. Plana göre Faktora limanında saklanan 8 yelkenli kayık, içindeki askerlerimiz ile birlikte sabaha karşı adaya çıkarma yapacaklardı. Bu esnada her iki topçu bataryası da ateş edeceklerdi. Basit gibi görünen bu harekât adanın durumu dikkate alınmadığından Mustafa Ertuğrul tarafından endişeyle karşılandı. Mustafa Ertuğrul adanın durumunun tespitinden ve önceden gizli bir çıkarma yapılarak bir bölgenin ele geçirilmesinden sonra böyle bir hareketin başarı şansı olabileceğini düşünüyordu. Görüşü kabul edilmedi. Bu esnada Kaş’taki askeri faaliyetleri tespit eden düşman birlikleri harekete geçti. Çanakkale cephesinde de aktif rol almış döneminin uçak gemisi olarak adlandırılan İngiliz Ben My Chree gemisi limana gelerek demirledi. Yanında 2 İngiliz Torpido muhribi ve Fransızların Paris II kruvazörü vardı. Bunların Meis limanına gelerek demirlemeleri planın başarıyla uygulanmasını imkânsız hale getirdi. Ancak buna rağmen birliklerin komutanı harekâtın planlandığı gibi icra edileceğinde ısrar etti. Bunun üzerine Mustafa Ertuğrul diğer birlik komutanlarına 10 gün beklemeden hemen harekete geçilmesi önerisinde bulundu. Düşüncesine göre karşıdaki birlikler henüz kendilerinden bir saldırı beklemiyorlardı. Üstelik adada bir muharebe hazırlığı görünmüyordu. Diğer birlik komutanları bu görüşü desteklediler. Durumu bu birliklerin komutanına bildirme kararı aldılar ancak ulaşamadılar. Bunun üzerine harekâta başlamaya karar verildi.
Mustafa Ertuğrul’un düşüncesi ani bir baskın ateşi ile büyük kruvazörü batırmaktı. Bunun bertaraf edilmesinden sonra harekâtın daha kolay yürüyeceğine inanıyordu. Bu planın saat 13:00’da icrasına karar verildi. Son hazırlıklar da tamamlandı. Top atışları saat 13:25’te “Ben My Chree” üzerine yönlendirilerek başladı. Adadaki ve limandaki düşman birlikleri bu ani baskın üzerine önce şaşırdılar ama çok kısa sürede toparlanarak karşılık vermeye başladılar. Karşılıklı atışlar yoğun bir şekilde devam ederken daha önce bahsettiğimiz obüs toplarının cephanesinin olduğu bölge isabet aldı. Barutların olduğu yerde yangın çıkmaya başladı. Bu büyük bir felakete yol açabilir endişesiyle askerlerin çoğu bu yangını söndürmekle uğraştı. İşte bu süreçte muharebe ve atış üstünlüğü karşı tarafa geçti. Birliklerimiz arasında bir moral bozukluğu meydana geldi. Diğer komutanlar sarsılırken Mustafa Ertuğrul iradesini ve inancını bozmadı. Emir ve komutayı üzerine aldı. Seri ve aralıksız top atışları ile adeta bir düello yapar gibi savaştı. Ben My Chree’ye isabet kaydettirdi. Birkaç atış daha yaptırarak gemiyi tamamen vurdu. Gemi yanmaya başladı. Önce yan yattı. Birçok mürettebat denize atladı. Toplam 36 dakika süren top atışları sonucunda İngiliz Uçak gemisi Ben My Chree batırıldı. Bu geminin isabet alarak batması asker üzerinde olumlu bir moral etkisi yarattı. Arka arkaya isabetli atışlar devam etti. Diğer gemilere de atışlar yapıldı. Bunlardan da isabet kaydettirenler oldu.
Bu noktada Mustafa Ertuğrul bu manzarayı ve mevcut durumu şu ifadelerle değerlendiriyor: “Küçücük toplarım bir makine süratiyle işlerken askerlerimin her biri, bir kayayı andıran sertlikle gözlerini kalkan deliklerinden Akdeniz’in engin ve coşkun koynunda dumanını göklere savurarak inleyen mağrur ve haşin düşmanı doya doya seyretmekle ne kadar haz duyuyorlardı. Bu eşi bulunmaz manzaraya şahit olmak acaba batarya kumandanı için paha biçilir bir saadet midir? Bu saadeti haklı olarak tattığım dakikada iyice anladım ki, nispetsiz bir düşmanla çarpışmak ve onu yenmek ancak aziz milletime ve damarında ancak bu kanı taşıyan aziz ırkıma nasip olan bir haslettir”.
Bundan sonra limanda bulunan diğer 2 İngiliz Torpidosu ile Fransız kruvazör güney ve kuzey istikametlerinde kaçmaya başladılar. Kuzeye kaçan İngiliz Torpidosuna da isabet kaydettirdi ve onu da yaraladı. Gemilerin kaçması üzerine adada konuşlanmış Fransız toplarına atışa başlandı. 12 atım sonrası onlar da susturuldu. Hemen bunun arkasından da adadaki telsiz istasyonu top atışı ile susturuldu. Limanda bulunan 200’e yakın yelkenli gemi ve sandala her bir top için 50 atım hakkı verilerek atış yapıldı. Bu hedeflerin de tamamına yakını batırıldı. Akşam 17:00 sularında düşman mevzileri tamamen susturuldu. 9 Ocak 1917 tarihinde Birinci Meis baskını denilen muharebe sonunda; İngilizlerin 4 uçaklı ve dönemin uçak gemisi olarak kabul edilen Ben My Chree adlı savaş gemisi batırıldı. Bir İngiliz muhribi yaralanarak savaş dışı bırakıldı. 200’e yakın yelkenli gemi ve sandal batırıldı. Adadaki telsiz binası, gazhane ve birçok askeri bina vuruldu. Düşman topçu bataryaları susturuldu. Muharebede 1 erimiz yaralandı ve kaldırıldığı hastanede şehit oldu. 600 top mermisi kullanıldı. 500 obüs mermisi isabet alarak yandı.
MEİS’E İKİNCİ HAREKÂT
Bu bölgede 18 Ocak 1917 tarihine kadar her hangi bir askeri faaliyet olmadı. Tek tük atışlar oluyordu. Bu süreçte birkaç yelkenli daha batırıldı. Bu durum üstünlüğü üzerine kumanda merkezi yeni bir emirle yeniden aynı şekilde Meis adasına çıkarmanın yapılmasını istedi. Mustafa Ertuğrul bu plana yine aynı gerekçelerle karşı idi. Çünkü her ne kadar düşmana karşı bir üstünlük sağlanmış ise de adanın mevcut durumu konusunda ayrıntılı bir çalışma yapılmadığı için böyle bir harekâtın aşırı riskli olduğu düşüncesindeydi. Ama plan bu şekilde uygulanacaktır.
Yelkenli gemilerimiz planlandığı gibi Faktora limanından sabaha karşı harekete geçti. Çok ağır ilerlediklerinden gün aydınlandığında Meis adası yakınlarına vardılar. Bu bir risk oluşturdu çünkü gemiler adadan görünür olmuşlardı. Adada alarm verildi. Bu harekâtı duyan civarda saklanmış bulunan Paris II gemisi yetişerek yelkenlileri topa tuttu. İsabet alan yelkenlilerimiz kısa sürede yanmaya ve batmaya başladılar. 3 yelkenli hemen battı. Diğerleri de korunaksız kaldı ve bölgeden güçlükle uzaklaşabildiler. Mustafa Ertuğrul Paris II üzerine yönlendirdiği top atışları ile bu geminin daha büyük zayiat yaratmasını engelledi. Bölgedeki diğer birliklerin de emir ve komutasını üzerine alarak mevcut muharebe üstünlüğünü devam ettirdi. Çekilen, uzaklaşan, zor durumda kalan ve yaralanan askerler ve birliklerimizin yardımına koşuldu. 86 asker sığındıkları yerlerden kurtarıldılar. Ancak 36 askerimiz bu muharebede şehit oldular. Bunun üzerine Mustafa Ertuğrul’un da tenkit ettiği ve çok zayıf bulduğu ve bu şekilde icrası halinde büyük kayıplara neden olabilecek Meis adasının işgali planından vazgeçildi.
FRANSIZ GEMİSİ PARİS II’NİN BATIRILMASI
Bölgede bu şekilde, mevcut durumun muhafazasına ve siperlerin güçlendirilmesine ağırlık verildi. Mart 1917 sonuna kadar bu şekilde mevzide kalındı. Bu esnada Antalya’ya intikal emri geldi. 14 Nisan’da Antalya’ya geldiler. Bundan sonra bir süre askerin tedavisi ve eğitimi ile uğraşıldı. Bu faaliyetler yürütülürken Fransızların Paris II ve Aleksandra adlı gemileri sahile çok yaklaşmadan kıyıda bulunan un fabrikalarına, su kaynaklarına ve hedef teşkil eden yerlere gemilerden topla atışlar yapmaktaydılar. Bu atışlar Antalya kıyılarında bulunan yerleşim yerlerine ve fabrikalara büyük zararlar veriyordu. Bu gemiler zaman zaman insanların topluca bulundukları yerlere de ateş ediyorlar ve halkın bölgeyi terk etmelerini sağlamaya çalışıyorlardı. Amaçları karaya asker çıkarabilecekleri bir bölge yaratmaktı. Bu maksatla Kemer merkezine yakın birkaç köye, gemilerden top atışı yapıldı. Yakınlarındaki yelkenlileri yakalayarak yaktılar. Amaçları bölgeye erzak ve iaşe girişini engellemek ve halkın yaşama şartlarını zorlaştırmaktı.
Bu tür düşman faaliyetleri Mustafa Ertuğrul’u rahatsız etmekteydi. Bölgedeki bağlı bulunduğu komutanlıktan bu olaya müdahale etmek için izin istedi. Bu izin kendisine verildi. 5 Aralık 1917’de Antalya’dan gizlice ayrılarak 7 Aralık günü Ağva/Kemer yakınlarındaki hâkim bir buruna yerleşti. 2 gün içinde de buradaki tahkimatını tamamladı.
Mustafa Ertuğrul bir plan yaptı. Buna göre bir yelkenliyi yem olarak kullanacaktı. Bu yelkenliyi düşman gemilerinin görmesi için Ağva limanına bağladı. Düşman gemilerinin bu yelkenliyi görüp hareket etmesini beklemeye başladı. Amacı bu yelkenli üzerine gelen gemileri top ateşi altına almaktı. Planladığı gibi oldu. 13 Aralık 1917 tarihinde Paris II gemisi bu yelkenliye doğru yaklaştı. Bu esnada zaten böyle bir durumu için hazır beklemekte olan Mustafa Ertuğrul bataryasına atış emri verdi. Toplam 145 atım yapıldı. Bunların 110’u isabet kaydetti. Bu oran bu tür hareketli hedeflere yapılan atışlarda büyük bir başarıdır. 18 dakikada gerçekleştirilen bu atışlarda Fransızlara ait Paris II savaş gemisi batırıldı. Böyle bir geminin batırılması çok büyük bir askeri başarı olarak görüldü. Geminin personelinden denize atlayanlar birliklerimizce kurtarıldılar. Hepsine iyi muamele yapıldı. Bir esir gibi değil misafir gibi davranıldı. Yaraları sarıldı, Karınları doyuruldu. Sonra daha uygun yerlere götürülerek bakımları sağlandı. İlerleyen zamanlarda memleketlerine gönderildiler. Mustafa Ertuğrul bu başarısından sonra bataryası ile birlikte 15 Aralık’ta Antalya’ya döndü.
FRANSIZ GEMİSİ ALEKSANDRA’NIN BATIRILMASI
Fransızlar önemli bir gemilerini kaybetmenin psikolojisi ile diğer savaş gemisi Aleksandra’yı sık sık Antalya kıyılarındaki yerleşim yerlerini vurmakla görevlendirdi. Bu gemi zaman zaman da limanlardaki ve denizlerde seyreden yelkenlileri vurarak batırıyordu. Amaçları Antalya kıyılarını abluka altına alarak halkın direnme gücünü kırmaktı. Kısmen buna muvaffak oluyorlardı. Bölgede kıtlık, zor yaşam şartları ve hastalıklar görülmeye başladı. Bu durumun yaratılmasında Fransız Savaş gemisi Aleksandra’nın rolü büyüktü. Bu konuyu da halletmek isteyen Mustafa Ertuğrul diğer batarya komutanı ile yaptığı görüşmeler sonucu bir plan hazırladı. Buna göre bir tuzak hazırlanacaktı. Bir teknenin alt bölümüne 75 kiloluk dinamit yerleştirildi. Bir fünye ile de patlamaya hazır hale getirildi. Üzeri portakal sandıklarıyla kamufle edildi. Plana göre bu tekneyi ele geçirmek istediklerinde kurulan bir düzenekle üzerindeki portakal sandıkları kaldırıldığında patlama meydana gelecekti. Bu esnada da karadan top atışları ile gemi vurulacaktı. Her şey planlandığı gibi gelişti. Aleksandra mürettebatı bu tekneyi ele geçirmek ve içindeki portakal sandıklarını gemilerine taşımak istediler. Tekneyi gemilerine yaklaştırdılar. Sandıkları taşımaya başladılar. Son sandık da kaldırıldığında düzenek harekete geçti ve dinamitler patladı. Bu patlama Aleksandra’da büyük bir hasara yol açtı. Patlama olur olmaz karadan da top atışları ile Aleksandra bunaltıldı. Gemi yanmaya başladı ve kısa bir süre sonra da battı. Mürettebatının büyük bir kısmı esir edildi. Bunların da bakımları sağlandı. Diğer esirlere yapılan muamele gibi bunlara da iyi davranıldı.
ANTALYA’NIN KADERİNİ DEĞİŞTİREN KAHRAMAN
Mustafa Ertuğrul İngiliz ve Fransızlara ait 3 büyük savaş gemisinin ve çok sayıda da düşman safında yer alan yelkenlinin top atışlarıyla batırılmasını sağlayarak büyük bir başarıya imza atmıştır. İngiliz ve Fransızlar Antalya kıyılarında rahat edemez bir hale gelmişlerdir. Karaya çıkma planları yarım kalmıştır. Daha sonraki dönemde Antalya bölgesine kara harekâtı yapmanın zorluklarını yaşayarak gördükleri için halka şirin görünme yöntemini tercih etmek zorunda kalmışlardır. Antalya, Birinci Dünya Savaşı içinde ve sonrasında İstiklal Harbi esnasında topla tüfekle, zor kullanılarak, silah gücüne dayanarak işgal edilememişse, bunda Mustafa Ertuğrul’un düşman birliklerini karaya ayak bastırmamış olmasının büyük bir rolü ve etkisi vardır. 1916 yılı sonlarından 1918 yılı başlarına kadar Antalya kıyılarında faaliyet gösteren İngiliz ve Fransız askeri güçleri, Top.Yzb.Mustafa Ertuğrul’un doğru yerde doğru zamanda ve doğru davranışlarıyla başarısız olmuş ve bölgede etkinlik kuramamışlardır.
Mustafa Ertuğrul’un bu başarılarının sonraki döneme bir yansıması daha olmuştur. Mondros Mütarekesi sonrası anlaşma hükümlerine göre silah ve cephaneler, görevlendirilmiş yabancı müfettişler nezdinde teslim edilecekti. Topların da teslimi gerekiyordu. Bir topun teslimi mekân ve imkân açısından zor olduğu için toplarda ateşlemeyi sağlayan kamaların teslim edilmesi esastı. Bu şekilde Osmanlı Ordusundaki topların kamaları İngilizlere teslim edildi. Bu teslim sürecinde Aydın bölgesinde birliği başında bulunan Mustafa Ertuğrul’un toplarının kamalarının teslimine sıra gelmişti. İşte bu esnada topların tesliminde görevli İngiliz Komutan, Mustafa Ertuğrul’u tanıdı. Kendisi Ben My Chree gemisinin eski komutanlarındandı. Mustafa Ertuğrul’un bataryasının teslim alınmasını askerlik onuruna aykırı gördü ve kamaları söktürmedi. İşte bu olay İstiklal Harbi esnasında ilk başlarda çok işe yarayacaktır. Çünkü topların hemen tamamı kullanılamaz halde iken bir tek Mustafa Ertuğrul’un 4 toptan oluşan bataryası muharebeye hazırdı. Bu toplar İstiklal Harbinin atış yapabilen ilk topları olarak da önemli bir rol üstlenmişlerdir. Bu toplar sayesinde İstiklal Harbinin ilk başlarında sağlanan küçük başarılar büyük başarılara dönüşecektir. 1.Dünya Savaşı içinde çok önemli bir görev ifa ederek onlarca düşman gemisini batıran toplar şimdi İstiklal Harbinin emrinde zaferden zafere koşmaya başlayacaktır.
Bu büyük kahraman ve gerçekleştirdiği bir birinden önemli büyük olaylar bize çok başka mesajlar da vermekte ve sorumluluklar yüklemektedir. Tüm bu gerçekleştirilen bir birinden önemli başarılara baktığımızda; bu vatanın kolay kazanılmadığı, büyük emek, gayret ve fedakârlıklarla, kanla, canla savunulduğu görülmektedir.
Ana hatlarıyla tanımaya veya hatırlamaya çalıştığımız Yzb.Mustafa Ertuğrul’un yaptıkları destan, kendisi de adeta bir destan kahramanı gibidir. Kazandırdığı zaferler, yaptığı bir birinden önemli başarılar, mütevazı kişiliği, şahsi özellikleri, yazdıkları ve söyledikleriyle Türk Tarihi içinde altın harflerle yer alması gereken büyük bir şahsiyettir. Bu abide şahsiyeti hak ettiği ölçüde anmak ve yaşatmak bizler için bir zorunluluk ve sorumluluktur.
Dr. Suat AKGÜL
Yorum gönder