Toplumda en çok tartışılan bir soru Osmanlı Birinci Cihan Savaş’ının dışında kala bilir miydi? Bu mevzu hakkında geniş bir yazı olacağı için sadece kaynaklar verip geçeceğiz.[1] Bazı tarihçiler Mustafa Kemal Paşanın her zaman “Savaşa girmeye karşı olduğunu”, “savaşta bitaraf olunabileceğini” söylediğini vurgulamışlar. İlk önce şunu belirtelim ki, savaş karşıtı olmakla, savaşın kaçınılmaz olduğunu itiraf etmek ayrıdır. Hiç kimse durduk yere savaşa girmek istemez. İttihat ve Terakki savaşa girmemek ve ya da girecek olurlarsa da Antant tarafında girmek istemiş,akabinde görüşmeler baş vermiş, lakin bu planlar olmamışdır.
Mustafa Kemal Paşa’nın Birinci Cihan Savaşı’ndan kaçınılabileceği yönünde kayıtlarda bir bilgi yokdur. Atatürk’ün fikirlerine bakıldığında savaşdan ayrı durmak imkansızdır. Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı” kitabında(s.48) Atatürk’ün fikirlerini aşağıdakı tarihlerde olduğu vurgulamıştır:
· 10 Ekim 1919 tarihinde Sivastan Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya yolladığı yazı.
· 3 Ocak 1920 tarihinde Ankara Belediye Başkanı’nın verdiği ziyafet.
· 29 Şubat 1920 tarihinde Ankara’dan Talat Paşa’ya yolladığı mektup.
· 24 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılışının ertesi günü Meclis kürsüsünden anlattığı siyasal rapor
· 24 Nisan 1921 günü Ankarada Hakimiyet-i Milli’ye gazetesinde yayımlanan görüşmesi.
1)Mustafa Kemal Paşa’nın 10 Ekim 1919 tarihindeki yazısında Cihan Savaşına girmekten başka bir çare bulunmadığını aşağıdakı gibi kaydetmişdir:
“(…) Umumi Harbe katılmamak elbette son derecede arzuya değer idi. Fakat buna maddi imkan mevcut değildi. Çünkü katılmamak, silahlı bir tarafsızlığı, yani Boğazların kapalı bulundurulmasını icap ettiriyordu.Halbuki, vatanımızın coğrafi mevkii, İstanbulun stratejik vaziyeti, Rusların İtilaf hükümetleri yanında yer almış olması, bizim seyirci kalmamıza asla
müsait değildi. Bundan başka, silahlı bir tarafsızlığın devam ettirilmesi için paramız, silahımız, sanayimiz, kısacası lazım olan vasıtalarımız mevcut değildi. İtilaf Devletlerinin, bilhassa İngilizlerin para vermemesinden vazgeçelim, gemilerimizi zapt ve milletin dişinden tırnağından artırarak biriktirdiği İnşaatı Bahriyeye ait 7 milyon liramızı da gasp eylemeleri ve İtilaf Devletlerinin harp ilanı ile beraber bizim harbe girmemizden daha dört ay evvel tamamen Osmanlı hükümeti zararına bir Ermenistan cumhuriyeti teşkiline karar verdiklerini ilan eylemiş olmaları ve hatta Bolşeviklerin yayınladığı gizli antlaşmalardan anlaşıldığına göre, İstanbulun Çarlık Rusyasına vaat edilmiş olması, harbe İtilaf Devletleri aleyhine girmekliğin kaçınılması imkansız olduğunu gösterir açık delillerdendir.
Bir de İngiltere ve Fransanın, kendisine İstanbulu vaat eyledikleri Rusya dururken, uğursuz Balkan Harbinden sonra hiçbir askeri kıymet ve milli mevcudiyet atfeylemedikleri milletimizi, kendilerine iltihak eylemiş farz etsek bile, tercih edeceğini tasavvur eylemek elbette doğu olamaz. Harbe girmekliğimizi bir hıyanet kabul etmek ve koca bir milleti dörd beş kişinin oyuncağı olacak derecede saymak, fikrimizce lehimizde bir fayda sağlamak şöyle dursun, bilakis düşük Ferit Paşanın Pariste Avrupadan merhamet dilenmek hastalıklı fikirleriyle ortaya koyduğu alçakça beyanatına Klemansonun vermiş olduğu hakarete bulaştırılmış cevabın maazallah bir kere daha işitilmesine sebep olabilir. Dolayısıyla merdane bir surette hakikati söylemek ve kahramanca harp eden bu koca milletin mağlubiyetinin zaruri neticelerine katlanmakla beraber, hareketin cinayet götürülmesini ve bu yüzden ithamını ve cezalandırılmasını kabul etmemek en sağlam ve en hayırlı prensip kabul olunabilir.” [2]
2) Mustafa Kemal Paşa’nın Ankaradaki Yaptığı Konuşma
3 Ocak 1920 günü Ankara Belediyesinin Heyeti Temsiliye şerefine verdiği ziyafette yaptığı konuşmada , “Birinci Dünya Savaşına girmiş olmamızın zorunluğundan” söz etmişdir. [3] 19 Mayısta Samsuna çıkan heyetden olan Hüsrev Gerede Kemal Paşanın bu fikirlerini Meclisi Mebusanda savunur ve “savaşa İttihat ve Terakkinin tutarsız politikaları için girildiği” görüşünü karşı çıkdı. Bu fikirleri bildirdi:
“Tarihsel düşmanımız olan Çarlık Rusyasının çıkarları için İngiliz ve Fransızlarla işbirliği yaptığı bir dönemde , Türkiyenin er ya da geç bu savaşa girmesi kaçınılmazdı.” [4]
Gerede Mustafa Kemal Paşanın görüşleri yönündeki çabaları sonucu, “savaşa sürüklenme” sözcüğü Meclisi Mebusanın karar metninden çıkarılır.[5]
3) Mustafa Kemal Paşa’nın Mehmet Talat Paşa’ya mektubu
29 Şubat 1920 günü Talat Paşa’ya mektubunda da yukarıdakı fikirlerini bildirdi:
“(…) Ben, müdafaa ettiğim prensipler arasında Harbi Umumiye girmenin zaruri olduğunu ve harbe girdikten sonr Alman grubuna dahil bulunmanın yine zaruri olduğunu ve bundan dolayı harp mesulü aramak mantıksız olduğunu, genel olarak Kanuni Esasi hükümlerine aykırı hareket edilmiş ise, bu şekilde hareket eden kabineleri meydana çıkarmak ve haklarında kanuni hükümleri tatbik etmek için Mütarekeden evvel, Balkan Harbinden ve Mütarekeden bugüne kadar, iktidar mevkiine geçen kabineleri nazarı dikkate almak lazım geleceğini ifade ediyorum. İşbu görüşlerimi benden Harbı Ümumiyi ilan eden kabine ve Harbi Umumiye girme ve Alman taraftarlığı aleyhinde resmen beyanatta bulunmamı talep etmiş olan hükumete karşı resmen, görüşlerimi, sebeplerini, söyleyerek müdafaa ettim. Yabancılarla dahi münasebetlerimde aynı görüşlerin müdafaasını lüzumlu gördüm.” [6]
4) Mustafa Kemal Paşa’nın Meclisteki Açık Konuşması
Mustafa Kemal Paşa 24 Nisan 1920 tarihindeki Meclis konuşmasında 10 Ekim 1920 tarihli Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya yazdığı mektubdakı savaşda tarafsızlığın mümkün olmadığı fikirlerini bildirmişdir“[7]
5) Mustafa Kemal Paşa’nın Hakimiyet-i Milliyede Yayımlanan Söyleşisi
24 Nisan 1921 tarihinde Atatürk bu görüşlerini aktarmışdır.
“(…) benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de ben arzusundan vazgeçinceye kadar amansız düşmanıyım. Mesela: Harbi Ümumi yerküre üzerinde infilak ettiği zaman, coğrafi vaziyet, tarihi vakalar ve siyasi dengenin zorlamaları karşısında tarafsızlığı muhafazaya imkan olmaması yüzünden Almanların bulunduğu zümreye dahil olduk; Almanlarla dost olduk. Almanlar memleketimize, ordumuza ve hükümetimize kadar girdiler: Bunların hepsini hoş gördük; fakat Almanlardan bazıları haysiyet ve bağımsızlığımızı ihlal eden vaziyet ve tavır almaya başladıkları dakikada en evvel ve hemen, hiçbir kayıt ve şarta bakmaksızın ruhen ve hatta fiilen isyan ettim. (…) İstanbulda İngiliz, Fransız, ve İtalyan siyasi ve askeri ricalinden bazılarıyla vuku bulan münasebetlerimde ve görüşmelerimde daima samimiyetle bu fikirleri söylüyor ve diyordum ki: ‘ Harbe girmek ve harbe girdikten sonar Müttefikler zümresine dahil olmak bizim için zaruri idi. Çünkü tarafsız bırakmadınız. Çar Rusyası sizin tarafta idi.” [8]
Atatürk’ün arkadaşlarının aktardığı Atatürk’ün görüşleri
Ali Fuat Cebesoyun aktardığına göre:
“Harp Avrupa cephelerinde stabilize olur olmaz İngiltere ile Rusya, Osmanlı ülkesi üzerinde iki önemli rakip olduğundan, her ikisi de bu topraklara büyük kuvvetlerle saldırıya başlayacaklardı. Rakibinden daha fazla parça koparabilmek için, İngilterenin Hindistan bölümünü eminiyette bulundurmak hususundaki endişeleri göz önüne alınırsa, ne yapıb edip Ruslardan daha fazla bir kuvveti Osmanlı ülkesine göndereceklerdi” [9]
Fethi Okyarın aktardığına göre:
“Ne ben ne Mustafa Kemal, tarafsızlığımızın uzun süre devam edemeyeceğini biliyorduk. İngiliz ve Fransızların, Rusyayı Almanyaya karşı savaşa sokabilmek için aralarında İstanbul da dahil birçok Türk beldelerini gizli anlaşmayla Moskofların işgaline bıraktıkları hakkında inandırıcı bilgilere sahiptik. Bu şartlar altında vatanımızı elbette müdafaa edecektik. Geride Harbe hangi şartlar içinde girmemiz kalıyordu ki, tamamen bir müdafaa harbi olması gereken bu strateji üzerinde endişeli idik.” [10]
Atatürkün Sofyadan yazdığı mektuplar
“Atatürkün savaşda tarafsız kala bilirdik” fikirleri olarak yayılan bu tezin kaynakları onun 1914 eylül ve ekim aylarında Tevfik Rüştü Aras’a ve Salih Bozok’la yazdığı mektuplara dayanıyor. Tevfik Rüştü Aras’a yazılan 17 Eylül 1914 tarihli mektubunda savaşa ait bölümü:
“Hangi tarafın galip geleceğine dair fikri kanaatimi söylemekten sakınırım. Nazik ve mühim bir devre içinde bulunduğumuza şüphe yoktur(…)”[11].
Almanların Fransa cephesinde geri çekildiklerinden sonra ise böyle demişdir:
“Ve böyle mekik gibi bir doğuya bir batıya gide gele Alman ordusunun hali ne olur?Aziz kardeşim, Hürriyetin İlanı günlerinde bilmem nerede nutuk çekmeye kalkışıp da iki şaklak üzerine kürsüden inen ve niye indin sorusuna karşı “Ne…Şaklak ettiler ya! Demek iş bitti” diyen ağanın hali olmaz mı” [12]
Mustafa Kemal Paşa daha sonra Salih Bozok’a bir mektup yazdı ve burada Almanların başarısından emin olmadığını belirtmişdir:
“Biz hedefimizi tayin etmeden umumi seferberlik ilan ettik. Bu çok tehlikelidir. Çünkü başımızı, bir tarafa mı yoksa birçok tarafa mı vuracağız? Malum değildir. Koskoca bir orduyu uzun müddet hareketsiz, elde atıl bir vaziyette bulundurmak daha zordur. Dolayısıyla sen de düşünecek olursan, vaziyetin ne kadar vahim olduğunu anlaya bilirsin. Almanların vaziyeti hakkında askeri görüşe gelince: Ben Almanların bu harpte muzaffer olacaklarına katiyen emin değilim”.[13]
Mustafa Kemal Paşa 6 Kasım 1914 günü Başkumandanlık Vekaleti Genelkurmay Başkanı Yarbay İsmail Hakkı Beye “gizli” ve “özel” mektubunda böyle söylemişdir:
“Başlanılan büyük işten, Osmanlı milletinin yüzü gülerek çıkması ve ordumuzun Balkan Harbinde yüzüne sürülen namus lekelerinin silinmesi mesut zamanının gelmesini bekleyerek öperim kardeşim” [14]
Bundan başka Atatürk Falih Rıfkı’ya anlatdıklarında savaş başladığından sonra rahat salon hayatı geçiremeyeceğini ve kanını dökmeye hazır olduğunu söylemişdir. [15]
Atatürkün Sofya’dan yazdığı 2 mektup ve 1926 tarihinde Falih Rıfkıya anlatdıkları Doğu Perinçek böyle açıklıyor:
1. Atatürk, 1914 Eylül,Ekim aylarında, yani Osmanlı Devleti’nin savaşa girmek üzere olduğu günlerde, Almanların savaşı kazanacağından kesinlikle emin değildir; Almanların iki cephede savaşmalarından kaynaklanan nüyük zorluklarına dikkat çekmektedir. Dahası Almanların yenilebileceği olasına ağırlık verdiği görülmektedir.
2. Atatürk, Osmanlı Devleti’nin hedefini tayin etmeden birve savaş stratejisi belirlemeden genel seferberlik ilan etmesini tehlikeli bulmaktadır.
3. Atatürk bununla birlikte, savaşın kapıda olduğunu görmekte ülkenin ve milletin savaşa hazırlanması gereğine dikkat çekmekte ve kendisi de cephe görevi istemektedir. [16]
Siyasal İslamcı bakış açısı ve bazı Kemalist yazarlar, İttihat ve Terakki’yi “Almanlardan çekinen bir grup” gibi göstermeye çalışmıştır. İlk önce şunu belirtelim ki, Osmanlı İmparatorluğunda III. Selim döneminden beri Almanya ile bir yakınlık olmuş, en büyük askeri heyette II. Abdülhamit zamanında gelmiştir. Kaldı ki, İttihat ve Terakki hükümeti eğer Almanlardan çekinse idi, hiç bir zaman Bakü Harekatını yapmazdı. Kaldı ki, Enver ve Talat Paşaların önerileriyle 5-14 Ağustos tarihlerinde, İstanbul ve Petersburg’da görüşmeler yapıldı. Enver Paşa Ruslara Bulgaristan’ın İttifak Devletleri safına kaymasını önlemeye yönelik ve Türk kuvvetlerinin Kafkaslar’da tarafsız kalmasını sağlayacak önerilerde bulundu. Ayrıca eğitim amacıyla Türkiye’de bulunan Liman von Sanders gibi Alman subayların ülkelerine gönderilecekti. [17] Lakin, Ruslar görüşmeleri uzattı ve kabul etmek istemediler. Çünkü, onlar için hedef İstanbuldu. Eğer İttihat ve Terakki Cemiyeti Almanlardan çekinse idi bu teklifi yapar mıydı? Gelecekte bu konu hakkında yazı olacağı için çok teferruata girilmeyecektir. Mustafa Kemal Paşa ordunun Almanlara teslim edilmesine karşı çıktı ve 7. Ordu Kumandanı görevindeyken, Mirliva (Tuğgeneral) Mustafa Kemal imzasıyla, Suriye-Filistin-Irak Cephesi’nden, 20 Eylül 1917 tarihinde Harbiye Nazırı Enver ve Sadrazam Talât Paşalara bir rapor yollamışdır. [18] Ayrıca, Mustafa Kemal Paşa Almanlar’ın zamanı geldiğinde Bulgarları Türklerden üstün tutacağını ve özellikle Falkenhayn’ın sadece Alman çıkarlarını düşündüğünü ve yüz binlerce Türk’ü Almanya uğruna ölüme gönderdiğini söylemiştir. [19] Mustafa Kemal Paşa savaşa mümkün kadar geç girilmesinin ve topyekun değil, tedrici bir seferberlik taraftarı idi. [20]Bu unutulmasın ki, İttihat ve Terakki hükumeti Birinci Cihan Savaşında bir vatan ve kurtuluş savaşı vermişdir. Bu yolda attıkları en önemli adım Osmanlı’yı yıllardır ellerini bağlayan kapitülâsyon belasını 9 Eylül 1914 tarihinde tek taraflı fesh etmiştir ve ilk ciddi itiraz Almanya’ dan gelmiştir. Lakin, İttihat ve Terakki geri adım atmamıştır.
Bu unutulmasın ki, başta Enver Paşa olmakla İttihat ve Terakki hükümeti savaşa girmemek için çok uğramış hatta 3 Ağustos tarihinde tarafsızlığını ilan etmiştir. [21] Lakin, Almanların Rusya ile İttifak imzalaması tehdidi ve silah, para yardımını kesmesi tehlikesi ile karşı-karşıya kalmışdılar. [22] Doğu Perinçek, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimini Birinci Dünya Savaşının devamı olarak ele alıyor. [23] Ayrıca Meclisi Mebusan zabıtlarında “İstiklâl Harbi” terimi, 1914’ten itibaren kullanılmıştır. [24] İsmet İnönü de Lozan tutanaklarına yazdığı önsözde bu saptamaları dile getirmiştir. [25]
SONUÇ
Son olarak Mustafa Kemal Paşanın olduğu iddia edilen “Savaşa girmeye bilirdik” diye sözü, hiçbir resmi belgeye dayanmamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın karşı olduğu düşünce Almanlar’ın orduda daha çok söz sahibi olması ve savaşa erken girmek meselesidir. Mustafa Kemal Paşa savaştan ayrı durmanın mümkünsüz olduğunu görmüştür. Almanların orduda tam anlamında söz sahibi olmadığını gelecekteki yazılarımızda belirteceğiz. Tarihi bir bütün olarak bakmak ve ideolojik düşüncelerini yansıtmamak herkesin vazifesidir. Son olarak bir İttihatçı zabit olan Atatürk’ün Mütareke döneminde Rahip Frew’a bu sözleri ile yazıyı bitirelim: “İttihat ve Terakki vatanperver bir cemiyet idi. Başlangıcından çok zaman sonrasına kadar ben de bu cemiyetin içinde bulundum. Çok kusurları ve yanlışları olabilir. Ama, vatanperverliği münakaşaların üstündedir.” [26]
Kaynakça:
[1] Osmanlının Cihan Harbi üzerine önerdiğimiz en temel kaynak eserler: Altay Cengizer “Osmanlının Son Savaşı”; Mustafa Aksakal “Harb-i Umumi Eşiğinde Osmanlı Osmanlı Devleti Son Savaşına Nasıl Girdi?”; Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”.
[2]“Atatürkün Bütün Eserleri”, c.4, s.254 vd; c.8, 3 basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, Nisan 2012 , s.54-55; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 50
[3]“Hüsrev Geredinin Anıları”, haz. Sami Önal, 2. Basım, Literatür Yayınları, İstanbul, Kasım 2002, s.155; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 51
[4] “Hüsrev Geredinin Anıları”, haz. Sami Önal, 2. Basım, Litüratür Yayınları, İstanbul, Kasım 2002, s.175; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 51
[5] “Hüsrev Geredinin Anıları”, haz. Sami Önal, 2. Basım, Litüratür Yayınları, İstanbul, Kasım 2002, s.175; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 51
[6]“Atatürkün Bütün Eserleri”, c.6, s.411;Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 52
[7] “Atatürkün Bütün Eserleri”, c.8, s.53 vd; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 52
[8]“Atatürkün Bütün Eserleri” , c.11, s.143 vd; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 53
[9]Atatürkten akt. Ali Fuat Cebesoy, “Misakı Millî Yayınlanmamış Belge” (yay.haz. Gürbüz D. Tüfekçi), Kavram, Ocak 1998, s.96 vd; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 45
[10]Fethi Okyar, “Üç Devirde Bir Adam”, yay. Haz. Cemal Kutay, Tercüman Yayınları, İstanbul, 1960, s.215; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 53.Not: Doğu Perinçek Cemal Kutay’ın Fethi Okyar’ın anılarını Fethi Okyar’ın vefatından sonra tahrif ederek bazı yerlerine kendiliyinden eklemeler yapmıştır. Doğu Perinçek kitabının 53.sayfasında 18 numaralı dipnotda bu eklemelere örnek göstermiştir.
[11] “Atatürkün Bütün Eserleri”, c.1, 7. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, Eylül 2015, s.201; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 59
[12] “Atatürkün Bütün Eserleri”, c.1, 7. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, Eylül 2015, s.201; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 59
[13] “Atatürkün Bütün Eserleri”, c.1, s.207; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 60
[14] “Atatürkün Bütün Eserleri”, c.1, s.205; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 62
[15] “Atatürkün Bütün Eserleri”, c.3, 5. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, Temmuz 2015, s.57. vd; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 61
[16] Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 62
[17] Prof. Akdes Nimet Murat, “Rusya Tarihi- Başlangıcından 1917’ye Kadar”, 4. Basım, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1999, s. 417-418; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 72; Ayrıca bkz: Mustafa Aksakal, “Harb-i Umumi Eşiğinde Osmanlı Osmanlı Devleti Son Savaşına Nasıl Girdi?”, İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2.Baskı, İstanbul, Kasım 2018, s. 145-146; Celal Bayar “Ben De Yazdım Cilt II”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1. Basım, Kasım 2018, İstanbul, s. 285-291
[18] Rapor, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Arşivi, kls. 33, dos. 12-16/A, fih.19-38’de bulunmaktadır. Tam metin için “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, C. 2, s. 120 vd.; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 93
[19] “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, C. 2, s. 124; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 95-97
[20] Ali Fuat Cebesoy, “Misakı Millî Yayınlanmamış Belge”, Kavram, Ocak 1998, s. 95; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 99
[21] Ahmet Tetik, “Kızılay ve Kızılhaç Belgeleriyle Osmanlılara Karşı İşlenen Savaş Suçları (1911-1921)”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1. Basım, Ocak 2013, İstanbul s. 80.
[22]Mustafa Aksakal, “Harb-i Umumi Eşiğinde Osmanlı Osmanlı Devleti Son Savaşına Nasıl Girdi?”, İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2.Baskı, İstanbul, Kasım 2018, s. 223.
[23] Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”,s.107.
[24] Meclisi Mebusan Zabıtlarından aktaran Tarık Zafer Tunaya, “Türkiye’de Siyasal Gelişmeler 1876-1938″, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, C. 1, 2. Basım, İstanbul, Mayıs 2003, s.318.;Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 107
[25] İsmet İnönü’nün 30 Eylül 1969 tarihli “Önsöz”ü, “Lozan Barış Konferansı – Tutanaklar, Belgeler”, Takım 1, C. 1, çev. Seha Meray, 2. Basım, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2001, s. IX.;Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 107
[26] “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, C. 3, s. 83; Aktaran: Doğu Perinçek, “Kemalist Devrim 8 / Birinci Dünya Savaşı ve Türk Devrimi Kemalist Devrimin Başlangıcı”, 3. Basım, Aralık 2015, İstanbul, Kaynak Yayınları,s. 61; Sina Akşin, “Jön Türkler ve İttihat Terakki”, 8. Baskı, Mayıs 2017, İmge Yayınevi, Ankara, s.30