TARİH YAZAN TARİHÇİ AHMED ZEKİ VELİDİ TOGAN

Ahmed Zeki Velidi Togan; Zeki Velidi Togan, 10 Aralık 1890 tarihinde Başkurdistan’ın İsterlitamak Kantonluğu’nda Küzen köyünde dünyaya gelmiştir. Şahsi bilgileri oldukça sınırlıdır. Bu konudaki bilgi azlığını mütevazı olarak şu şekilde ifade etmiştir: “- 55 yıldan beri bir tarihçi sayıldığım halde, en az bildiğim konu kendi uruğumun tarihidir.” Velid mahlasını dedesinden almıştır. Rusya’da iken ‘Validov’ soyadını taşımış, Türkiye’ye gelince ‘Togan’ soyadını almıştır. Oldukça kültürlü bir aile yapısına sahiptir. Annesi bulunduğu çevrede daha çok ‘Muallime’ diye tanınmıştır. Babasının ise; medreseleri vardır. İlköğrenimini bu medresede tamamlamıştır. Zeki Velidi Hatıralarında; “-Ben daha altı-yedi yaşlarında Arapça ve Farsça ile birlikte Rusça öğrenmeye başladım. Bu üç dili bu kadar erken öğrenmem hayatımda bana çok vakit kazandırdı. Bana büyüdükten sonra, vaktimi bu dilleri öğrenmekle uğraşmak yerine, başka mevzularla uğraşmak imkânını bahşetti.” diyerek ilköğreniminin dil zenginliğini bizlere sunmuştur. Bu dönemde farklı ilim dallarıyla da meşgul olmuştur. Özellikle babasının yönlendirmesiyle hendese ve astronomi dersleri almış, fenni ilimlere önem vermiştir. Orta öğrenimini ise, Zeki Velidi’yi Zeki Velidi yapan dayısının yanında yapmıştır. Dayısı Habib Neccar, ilim seviyesi son derece yüksek, dünya görüşü olan ve siyasetle de ilgilenen biridir. Büyük de bir kütüphaneye sahip özellikle Arap Dili ve Edebiyatı alanında uzman biridir. Zeki Velidi dayısından çok etkilenmiş dünya görüşünü de ona göre şekillendirmeye başlamıştır. Daha sonra babasının rahatsızlığı sebebiyle köyüne dönmüş, medresenin başına geçerek modern bir eğitimin temellerini atmıştır. Zeki Velidi ilmine başka memleketlerde de devam edip kendini geliştirmek düşüncesinde ise de babası bu durumun olmasını istemediği için onu evlendirip köye imam yapmak istemiştir. Bu durum karşısında Zeki Velidi köyden kaçarak Kazan’a gelmiştir. Kazan’da Kasımiye Medresesinde ilim tahsil etmiştir. Bu ilmin yanında Gayri Rus Muallim Mektebi muallimlerinden Yemilyanov’dan Rus tarihi ve edebiyatı dersleri almıştır. Ardından Kasımiye ve Ufa’da öğretici olarak çalışmıştır. Bu dönemde Başkırt toplumunun meselelerine ve Türk tarihine, Türklük ve İslamiyet’e merak sarmıştır. V.V.Barthold, A.Dopsch, İsmail Gaspıralı’dan etkilenmiştir. Zeki Velidi’yi önemli bir âlim yapan da bu meselelere yönelişi olmuştur. Kazan’da bulunduğu sırada Rus şarkiyatçılarla tanışmış onların desteğiyle 2 defa Türkistan’a araştırma gezileri yapmıştır.

Bu gezi sırasında Kutad gu Bilig’in yeni bir nüshasını, en eski Kuran Tercümesini keşfetmiş; Türk Dünyasına yeni birer hazine kazandırmıştır. Daha sonra Profesör Katanov‟un tavsiyesiyle Kazan Üniversitesi Filoloji Fakültesinde dinleyici olarak derslere devam etmiştir. Türk tarihine ait derslerini ise, kitap şeklinde yazmıştır. Almanca ve Latince öğrenerek Radloff’un “Altay Türklerinde Şiir Vezni” eserini Almancadan Türkçe’ye tercüme etmiştir. Ayrıca, Radloff’un Şamanizm’e ait yazılarını da Tatarca‟ya tercüme etmiştir. Bu çalışmalar sayesinde adını hızla ilim dünyasına tanıtmıştır. Barthold ve Radloff gibi isimlerle “Türk Tarihi” adlı eserini çıkartmıştır. Bu ilim beraberinde siyaseti de getirmiştir. Ülkesinin yaşadığı zor durumlar, karışıklıklar onu 1916 yılından sonra siyasi hayatın içine atmıştır. Fergana gezisi bilimsel niteliğinin yanında Togan’ın siyasi sayılabilecek ilk faaliyetine de vesile oldu. Burada Müslümanların teşkilatlandırılması konusunda “Türkistan Sesi” adında hem Rusça hem de Türkçe yayınlanacak bir gazete çıkarmıştır. Bu gazetenin 3 amacı vardı. Bunlar; Rus egemenliği altındaki topraklarda yerli ahalinin Ruslarla hukuk ve ödediği vergiler bakımından eşit sayılması; göçebe Müslümanlar yerleştirilene ve köylerle şehirlere toprak verilene kadar Rus göçmenlerin gelişinin engellenmesi; çağdaş eğitimin yayılmasıdır. Birinci Cihan Harbi sırasında politik hayata aktif bir biçimde başlamıştır. 1915 sonlarında Togan Müslüman milletvekillerine yardımcı olmak için Ufa temsilcisi olarak seçilerek Petersburg’a gitmiştir. 1917 Ekim ihtilalinden sonra Başkırt Özerk hükümetinin kurulmasına öncülük etmiştir. Burada savaş bakanı daha sonra hükümet başkanı olmuştur. Rusya iç savaşından yararlanarak Çarlık generallere karşı Sovyetler ile iş birliği yapmış fakat Başkırt hareketi istenilen sonucu alamamıştır. Daha sonra ise; Türkistan’a geçerek Basmacı( Korbaşı) hareketine katılmıştır. Bu hareket Zeki Velidi’nin hem silahlı hem kalemli mücadelesinin en mühim örneğidir. Bu harekete katılmasının arka planında ise Enver Paşa ile yaptığı görüşmeler yer almaktadır. Sovyet araştırmalarında Basmacı hareketi, feodal kesimin ve din görevlilerinin kendi hâkimiyetlerini kurma gayretiyle başlattıkları, milliyetçi bir karşı-devrim hareketi olduğu iddia edilmiştir. Bu düşünceye göre Basmacı hareketi bir iç savaşın tezahürüdür. Sovyet araştırmaları Basmacı hareketinin Türkistan halkı tarafından yürütülen toplu bir hareket olduğunu daima reddetmişlerdir. Böylece Basmacı kavramı Sovyet iktidarına isyan edenleri tanımlamak amacıyla kullanılmaya başlamıştır. Sovyet tarihçileri ve devlet adamlarının iddialarının aksine Basmacı önderleri toplumun her kesiminden gelmiştir. Aralarında bölge valileri, din adamları, eski askerler, idarî yetkililer veya yüksek tahsil görmüş ceditçiler vardır. Sovyet yönetiminin yerli halkın örf-adetlerine, yaşayış tarzına ve ahlâk kurallarına uymayan politikaları Basmacı hareketinin sosyal altyapısını oluşturmuştur. Sovyet resmî çevreleri, Basmacı hareketinin ana sebepleri olarak, Sovyet iktidarının yürüttüğü ekonomik, siyasî ve dinî alanlardaki “sosyalist” reformları göstermekteydi. Basmacı hareketinin hızla yayılmasının asıl sebepleri ise; Türkistan Bolşeviklerinin “kızıl” politikaları, Sovyet organlarının ve Kızıl ordu askerlerinin yerli halka karşı uyguladığı terör ve zorbalıklar olmuştur. Bu zorbalıkları bizzat yaşamış olan Zeki Velidi Togan basmacı kelimesinin “basmak” mastarından gelen “baskıncı ve hücum edici” manaları ile önceden eşkıya çeteleri adlandırıldığını açıklamıştır. Togan, Çarlık zamanında, Türkistan, Başkurdistan ve Kırım’da istiklal kaybedilip Rus hâkimiyeti yerleşmek üzere iken basmacı çetelerinin Müslümanlara dokunmayıp yalnız Rusları, Rus fabrikalarını yağma ederek aldıkları ganimetleri ahaliye üleştirdiklerini söylemiştir. Hâlbuki 1918 yılından sonra kurulan Basmacı birlikleri birçokları ağırbaşlı köy ileri gelenleri, bazıları tahsilli kimseler olmalarına rağmen, hepsine Bolşevikler tarafından “Basmacı” adı verildiğini belirtilmiştir. Bu harekete katılanlar ise kendilerini “Korbaşı” olarak nitelendirmiştir. Bu nedenle bu hareketi Basmacı değil Korbaşı hareketi demek daha doğrudur. Bu mücadelede Korbaşı olarak nitelendirilen üyeleri toplayıp, düzenleyen kişi Zeki Velidi’dir. Ancak bu mücadele çok başarılı olamamıştır. Özellikle Enver Paşa’nın şahadetinin ardından mücadelede kopuşlar yaşanmış ve Sovyet ordusu mücadeleye son vermiştir. Bunun sonucunda Zeki Velidi ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Abdülkadir İnan ile birlikte İran ve Afganistan üzerinden önce Hindistan’a ulaşıp, oradan deniz yoluyla Türkiye üzerinden Marsilya’ya oradan da Paris’e gitmiştir. İran’da çok önemli bir bilgi ele geçirmiştir. Meşhed’deki kitaplıkta o zamana kadar bilinmeyen İbn-i Fadlan’ın eserini ele geçirmiştir. Buradan Afganistan’a geçerek Herat ve Kabil’de incelemeler yapmış, Hindistan yolu üzerinden Türkiye’ye geçiş yapmıştır. Daha sonra yine Abdülkadir İnan ile birlikte Berlin’e geçmiştir. Almanya’da bir yandan bilimsel çalışmalarına yoğunlaşırken diğer yandan Türkistan Milli Birliği’nin kongresini düzenlemiştir. Berlin’e gelen eski Maarif ve Sıhhiye vekili Dr. Rıza Nur ve Hamdullah Suphi Tanrıöver’in daveti ile Zeki Velidi Türkiye’ye gelmiştir. Maarif Vekâleti Telif ve Tercüme azalığına tayin edilerek Türkiye’ye gelmiştir. Ankara’daki görevine başladıktan sonra 3 Haziran 1925’te Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmiştir. İstanbul kütüphanelerindeki mevcut yazma eserlerden bilgiler toplamıştır. Darülfünun Edebiyat Fakültesi dekanı Fuad Köprülü’nün İstanbul’a daveti üzerine 1927’den itibaren bu üniversitede “Türk Tarihi Muallimi” olarak çalışmaya başlamıştır. Türkiyat Enstitüsü sayesinde Barthold’u Türkiye’ye getirterek onun konferanslarında tercümanlık yapmıştır. Türkiye’ye geldiği günden itibaren siyasi gayeleri olan çoğu kişi tarafından aşırı milliyetçi ve katı muhafazakâr olarak gösterilmiş, Atatürk’ün gözünden düşürülmeye çabalamıştır. Türkiye’de hiçbir zaman çağdaşlaşma hareketlerine ve siyasi düzene karşı olmamıştır. İlmi yöntemlerinin anlaşılmaması onun yanlış anlaşılmasına sebep olmuştur. Türkiye’deki bu çevreler ile ilk ters düşmesi harf devrimi zamanında olmuştur. Ona göre bu devrim, lisan anarşisine sebep olacak, Latin harfleri Müslüman Türk milletini milli kültür ananelerinden uzaklaştıracaktır. “Türk harsı sahası inkılâba değil tekâmüle muhtaçtır.”diyerek görüşlerini belirtmiştir. Bu yaklaşımı harf devrimi gerçeğini reddettiği ve uymadığı sonucuna varılmamalıdır. 1928’den sonraki süreçte çoğu yazısını yeni Türk alfabesiyle kaleme almıştır. Bu durum harf devrimine tamamen karşı olmadığını göstermektedir.

1930’da Ankara’da kurulan Türk Tarih Heyet’ine ve cemiyetin hazırladığı tarih kitabını eleştirmiştir. 1932’deki I.Türk Tarih Kurultayı’nda olmuştur. Bu kurultayda da tarih tezine eleştirilerde bulunmuştur. Bu teze büsbütün karşı çıkmamıştır. Teze dair yaptığı eleştiriler, bilimsel temellere dayandırma konusundaki eksiklikleri ve bazı tarihi gerçeklerin saptırılması yönündedir. Ayrıca I.Türk Tarih Kongresi esnasında, Zeki Velidi Togan‘a Reşid Galib‘in “-Zeki Velidi Beyin Darülfünun’daki kürsüsü önünde talebe olarak bulunmadığıma çok şükrediyorum” diyerek eleştirmesi üzerine Hüseyin Nihal Atsız, içerisinde ikinci eşi Bedriye Atsız ile Pertev Nâilî Boratav‘ın da bulunduğu 8 arkadaşı ile Dr. Reşid Galib‘e “-Oysaki biz Zeki Velidi’nin talebesi olmakla iftihar ederiz.” diyen bir protesto telgrafı çekmiştir. Hüseyin Nihal Atsız’ın bu sözleri bize ne kadar önemli bir ilim adamı olduğunu göstermiştir. I.Türk Tarih Kongresi’nin ardından Zeki Velidi’nin aleyhine bir kamuoyu meydana gelmiştir. Zeki Velidi Togan bu kongre de yaşananları kitaplaştırmıştır. Bu kitapta kullandığı ifadelerden Atatürk ve rejim karşıtı olmadığı anlaşılmaktadır. Kurultay da yaşananları kendisinin yanlış anlaşılmasına ve Sadri Maksudi ile aralarındaki fikir ayrılıklarına bağlamıştır. Bu tepkilerin ardından İstanbul’daki görevinden istifa ederek Viyana’ya gitmiştir. Burada İbn-i Fadlan’ın doktorasını tamamlamış, buradan Almanya Bonn Üniversitesi’nde göreve başlamıştır. Bu dönemde Türkiye’de II. Türk Tarih Kongresi yapılmıştır. Zeki Velidi kongrenin ardından Afet İnan’a mektup yazmıştır. Bu mektup Atatürk’e saygısını ve sevgisini göstermesi, Türkiye’ye bağlılığı ve Türk Tarih Kurumu’na saygısını göstermesi açısından oldukça değerli bir belgedir. Bonn Üniversitesi’ndeki görevinden sonra Göttingen Üniversitesi’ne geçiş yapmış, buradan da İstanbul Üniversitesi’ne geri dönmüştür. Lakin bu çilesi henüz bitmemiştir. Bu seferde Irkçılık- Turancılık davasının en önemli sanıklarından biri olarak yargılanmıştır. Bu davada Turancılık ve Türkçülük maddesini yazan veya yazanların Türkler hakkında şaşılacak bilgisizlikleri şu şekilde karşımıza çıkmaktadır; “-Asıl amaç Türkiye’yi Almanya safında savaşa sokmak olmakla birlikte, bu amaca ulaştıracak yöntemlerden biri olarak Almanya’daki esir Türkleri bünyesine alarak Türkiye ve Pakistan’daki Türkleri bir araya getirecek bir federasyon fikri el altından yayılıyor, Almanya ise böyle bir fikrin gerçekleşmesine inanmasa bile savaşa girmekte direnen Türk hükümetinin karşısında böyle bir baskı grubunun çıkmasından yarar umuyordu. bu defa olayın liderliğini Atsız ve Togan gibi kimseler yapıyor, bunların yakın çevresinde de…… yer alıyordu.” diyerek Irkçılık- Turancılık davası açılmıştır.

Mayıs 1944’te tutuklanarak 15 ay hapse mahkûm edilmiştir. O sırada yargılananların içinde en uzun süre hapse mahkûm edilenlerdendir. 1945’te beraat etmiş ancak 1947’de tahliye olmuştur. 1948’de üniversitedeki görevine geri dönmüş, vefatına kadar da devam etmiştir. 1953 yılında 1948’den sonra üniversitedeki görevinin yanında XXII. Müşterekler Kongresi’ne başkanlık yapıştır. Ayrıca 1953 yılında daha önce kapanmış olan İslam Tetkikleri Enstitüsü’nün yeniden kurulmasına katkı sağlamış ve oranın ilk müdürü olmuştur. Zeki Velidi bunca çalkantılı dönemlerden geçmesine rağmen inandıkları uğurda ilim mücadelesi ve fikir mücadelesinden hiçbir vakit vazgeçmemiştir. Ölüm döşeğinde bile boş durmayıp Oğuz destanı üzerine yorumlar yapmıştır. 26 Temmuz 1970’te İstanbul’da son yolculuğuna uğurlanmıştır. Yaşarken ve vefatından sonra yurt dışında birçok ödül almıştır.

Zeki Velidi Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk bilim dünyası için onur kaynağı olmuştur. Zeki Velidi Togan tüm dünyaya doğru tarihi, Türkistan Mücadelesini, mazlumun hakkını, bağımsızlık savaşını, hazine değerindeki eserleri bırakmıştır. Bu mücadeleci ruhu daha iyi tanıyabilmemiz dileğiyle…

KAYNAKÇA:

1.ATSIZ, Hüseyin Nihal(2011), “TARİH, KÜLTÜR ve KAHRAMANLAR, ZEKİ VELİDİ TOGAN’IN TARİHÇİLİĞİ/ ÖTÜKEN/1971, SAYI:11” Ötüken Neşriyat A.Ş. , İstanbul.

2.ÖZTEKE, Fahri(2018), “TARİHÇİLİĞİMİZİN KURUMSALLAŞMASI ve BİR KÜLTÜR MİLLİYETÇİSİ AHMET ZEKİ VELİDİ TOGAN”, Türk İslam Medeniyeti Akademik Araştırmalar Dergisi, cilt 13 sayı 25, Batman.

3.BAYKARA, Tuncer, “TOGAN, AHMET ZEKİ VELİDİ”, İslam Ansiklopedisi, 06.12.2020.

4.GÖRÜCÜ, Çağdaş(2009), “ZEKİ VELİDİ TOGAN: MİLLİYETÇİLİK VE TARİH YAZIMI”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

5.KYDYRALİEVA, Saltanat(2015), TÜRK VE RUS KAYNAKLARINA GÖRE TÜRKİSTAN’DA BASMACI HAREKETİ (1916–1924), İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bilim Dalı, Doktora Tezi, İSTANBUL.

6.Durak, Süha(2016), ZEKİ VELİDİ TOGAN’IN İLMİ HAYATI, DİN VE TARİH GÖRÜŞÜ, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, ERZURUM.

7.ATSIZ, Hüseyin Nihal(1992), TÜRKÇÜLÜĞE KARŞI HAÇLI SEFERİ ve ÇEKTİKLERİMİZ, Ötüken Neşriyat, İSTANBUL.

8.ATSIZ, Hüseyin Nihal(2011), TURANCILIK MİLLİ DEĞERLER ve GENÇLİK, Ötüken Neşriyat, İSTANBUL.

9.KARA, Elif(2020), MÜCADELECİ BİR TARİHÇİ AHMED ZEKİ VELİDİ TOGAN, www.tarihicevir.com.

YAZAN: ELİF KARA

Yorum gönder

Okumamış olabilirsin :)