Milli Mücadele de İttihatçı Oluşumlar
Milli Mücadele, geniş tarihimizin en büyük ve anlamlı zaferlerinden biridir. Elbette ki böylesi bir direnişte aynı ölçekli bir dayanışmanın ve emeğin olması kaçınılmazdır. Konumuz bu tesanütte Osmanlı’nın son devrine damgasını vurmuş İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ,onun kadrolarının , ne yaptığı , nasıl bir yol tercih ettikleri soruları üzerine şekilleniyor.
Her devletin olduğu gibi Osmanlı Devleti’nin I. Cihan Harbinde de durumlara göre yürürlüğe sokacağı planları mevcuttu. Bu planları ilk tetikleyen Çanakkale Muharebeleri oldu. Erik Jan Zürcher Morgenthau’a atıfta bulunarak adı geçen planı şöyle aktarır: “1915 ilkbaharında İtilaf Devletlerinin Çanakkale Boğazı’nı aşması bir an meselesi gibi görünürken( Enver Paşa dışında Türk liderleri ve Alman danışmanları Türk askerlerinin İtilaf kuvvetlerine karşı Boğazları koruma yeteneğinden son derece ümitsizdi), İTC savaşa Anadolu’dan devam etme kararı verdi. Bu plan ayrıntılı olarak geliştirildi ve işgal halinde Anadolu’nun çeşitli yörelerinde yerel savunma örgütleri kurmaları için bazı subaylara talimat yollandı” ( Erik Jan Zürcher Milli Mücadele’de İttihatçılık s.159 , Morgenthau Secrets of the Bosphorus s.126 , 131). Enver Paşa her ne kadar Çanakkale ‘nin geçilmeyeceğini düşünmüşse de adı geçen hareket tarzı 1915 yılında önemli bir konu olmuştu. Burada mühim nokta mücadeleyi Anadolu’ya taşıma düşüncelerinin bize Cemiyetin mücadeleyi Anadolu’da yürütecek altyapıya sahip olduğunu göstermesidir.
Takvimler 1918’i gösterdiğinde Osmanlı’nın savaştan yenik ayrılacağı mutlak bir hal almıştı. Böylece 1915’te rafa kaldırılan, mukavemeti Anadolu’ya kaydırmak planı tekrar can buldu. Bazı hatıralara göre Enver Paşa Vehip Paşa’ya Kastamonu’da bir genel karargah kurulması planı için emir vermiştir.( Cemal Kutay Milli Mücadele Öncekileri ve Sonrakileri s.19-20).
Yine Kutay, daha savaş devam ederken silah depolarının hazırlanmasının düşünüldüğünü ve Ecevit Ormanlarında , Pozantı’da ,Toroslar’da ,Konya’nın Sille Dağlarında , Ankara Kalesinde , Bozdağ’da Madran Dağlarında silah depoları kurulduğunu söyler( Cemal Kutay a.g.e s.22). Savaş bitiminde Irak’ta 6. Ordu Komutanı olan Ali Ihsan Sabis ise erlerini terhis etmediğini, valiliklere gönüllü birlikler kurmaları halinde silah yardımı yapacağı yönünde telgraf çektiğini ve bunları Enver Paşa’nın Kafkasya’daki ordularla mücadeleye devam edeceği ümidiyle yaptığından dem vurur(Ali Ihsan Sabis Harp Hatıralarım c.5 s.6).
Enver Paşa’nın Teşkilatı Mahsusa Reisi Hüsamettin Ertürk’e ikinci aşama için hazırlanması gerektiğini iletmesi ( Samih Nafiz Tansu İki Devrin Perde Arkası s.175-176) oluşturulması düşünülen direnişe bir başka işarettir. Bazı iddialar Enver Paşa’nın harp anında kendi emriyle Kafkaslara giden zinde( Eric Jan Zürcher Kafkas Ordularının diğer ordulara göre çok çok daha uygun pozisyonda olduğunu belirtir ,bkz Erik Jan Zürcher Milli Mücadele’de İttihatçılık s. 145)
Kafkas Ordularının başına geçip mukavemete devam edeceği yönündedir. Lakin bahsolunan çizelgeler doğru bile olsa ,Enver Paşa’nın Kafkaslara intikali sırasında defalarca ölüm tehlikesi geçirip başarısız olması her şeyi farklı bir formata sokmuş deyim yerindeyse ikinci bir dönem başlatmıştır.
Bu evrede de İttihatçılar çok büyük bir rol oynamıştır. Bu yargıyı destekleyen argümanları hem iç hem dış basında bulabiliyoruz. Ali Kemal , Damat Ferit gibi isimlerin yanı sıra ( Kansu, Erzurum , c.1 s.218) İngiliz yüksek komiseri Amiral Calthorpe’unun Dışişleri Bakanlığına yönelttiği raporlar da dikkat çekicidir( Bilal Şimşir İngiliz Belgelerinde Atatürk c.1 s.239).
Dış basına da bakmak gerekir: 24 Ocak 1919 tarihli Le Temps şunları yazıyor: “ Cemiyetin bir çok üyesi yoldaşlarını sağlamlaştırmak ve sonunda komiteler örgütlemek için vilayetlere gidiyor” 5 Şubat 1919’da da aynı gazete şunları yazıyor: “İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin örgütü , Jön Türklerin terhis edilen askerlerin silahlarının alınmadığı ve geniş bir çeteler sisteminin gizlice örgütlenmekte olduğu Küçük Asya’da faaliyetlerini sürdürüyor”( Erik Jan Zürcher Milli Mücadele’de İttihatçılık s.135-136). İttihatçılar Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in şehit edilmesi ve İzmir’in işgali sonrası yapılan meşhur mitingleri de organize etmiştir. Üyeler bununla da kalmamış ,İstanbul hükümeti aleyhine oluşumlar kurmuş ,milli mücadeleye embriyo döneminden son dönemine kadar payitahttan silah , insan , ekipman ,istihbarat sağlamıştır.
A)İTC Kaynaklı Oluşumlar
Karakol Cemiyeti
Karakol Cemiyeti İTC’nin devamı gibidir( Mesut Aydın Milli Mücadele Döneminde İstanbul’da Faaliyette Bulunan Gizli Gruplar c.15 s. 646). Örgüt Enver ve Talat Paşa’nın telkinleriyle Kasım 1918’te kurulmuştur. ( Hamit Pehlivanlı , Teşkilat-ı Mahsusa’dan Milli Emniyet Hizmetlerine s.131). İsmini kurucuları Kara Kemal ve Kara Vasıf’ın lakaplarından almıştır.Örgüt İstanbul dışı da teşkilatlanmaya gitmiş – İTC’nin üzerine kurulduğu için – ve bu dönemde İstanbul’da kurulup İstanbul dışı teşkilatlanmaya giden tek örgüt niteliğini de taşımıştır( Betül Aslan Yeni Belgeler Işığında Karakol Cemiyeti , Uşak Kongresi ve Karakol Cemiyetinin Bolşeviklerle Yaptığı Anlaşma Atatürk Dergisi c.4 s.1). Cemiyetin misyonu Anadolu direnişine silah ve insan tedariki yapmak alınan istihbaratları yine Anadolu’ya bildirmektir diyebiliriz ( Tarık Zafer Tunaya’ya birinci elden ulaştırılan programa biraz daha geneldir bkz. Tarık Zafer Tunaya Türkiyede Siyasi Partiler s.522) . Cemiyetin iki büyük saç ayağı vardır birincisi-Kara Kemal’in geliştirmeye çok uğraştığı – esnaf teşkilatı ikincisi ise Teşkilat-ı Mahsusa’dır ( Erik Jan Zürcher a.g.e s.130) . Örgütün teşkilatlanması da yine aynı şekilde iki yoldan olmuşur , ilkinin görevi insan kaçırmak – Halide Edip Adıvar kullanılan güzergahları çok iyi açıklamaktadır- ikincisininki ise silah nakletmektedir( Erik Jan Zürcher a.g.e s.115). Karakol , Anadolu’ya 56.000 mekanizma , 320 makineli tüfek , 1500 tüfek , 1 batarya top , 2000 sandık cephane , 10.000 takım elbise, çok sayıda nal , mıh , matara ve askeri eşya geçirmiştir. ( Bülent Çukurova ,Kurtuluş Savaşında Haberalma ve Yer Altı Çalışmaları s.87) . Anadolu’ya geçirilen insanlara gelecek olursak ilk sıralara Fevzi Çakmak , İsmet İnönü , Celal Bayar , Kazım Orbay , Kazım Özkan gibi isimleri koyabiliriz. Oluşumun daha aktif çalışabilmek için çesitli itfaiye ve asker teşkilatlarıyla dirsek temasında olduğunu da biliyoruz( Cemile Yağmur Yüksek Lisans Tezi Arşiv Belgeleri Işığında Kuvay-ı Milliye s.63). Cemiyet mücadeleyi bizzat örgütlemek için farklı konumlara adamlarını da gönderdi. İTC müfettişi Nail Batum’a Filibeli Hilmi ve Miralay Halit’le Erzurum’a Fuat Balkan Trakya’ya yollandı – adı geçen şahsa 1919 yılında İstanbul’da Batı Trakya’yı Yunanlara karşı örgütleme görevi verildi ve İsmet İnönü aracılığıyla Harbiye Nezareti bütçesinden 4.000 lira kaynak temin edildi.(Erik Jan Zürcher a.g.e s.135). Hatta Gazi Paşa’nın bazı subayların isimlerini Karakol’a vererek istediği ve Karakol’un da Harbiye Nezareti’nden bu isimlerin atanmalarını istediği yönünde iddialar bile mevcuttur(Fethi Tevetoğlu Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar s.9). Karakol , taşra teşkilatlarından bulunulan bölgenin büyüklüğüne bağlı olarak 5-10 ila 40-200 arası mevcutlu milis müfrezeleri kurmalarını ve ayrılıkçı çetelere karşı mücadele etmelerini de istemiştir.( Osman Akandere Milli Mücadele Yıllarında Marmara Bölgesindeki Faaliyetler Gösteren Müfrezeler Milis Kuvvetleri ve Çeteler Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensitüsü Dergisi S.9 2008 s.526-528).
Konumuz bu yapılanmaların faaliyetleri üzerine olduğu için Cemiyet’in sonlandırılması noktasına pek fazla değinmeyeceğiz. Kısaca değinmek gerekirse Karakol Cemiyeti’nin Bolşeviklerle masaya oturması ve tüzükleri TBMM tarafından hoş karşılanmamış bir güvensizlik ortamı peyda olmuş,( Pehlivanlı a.g.e s.131) üstüne bir de İngilizler İstanbul’u fiilen işgal edip halihazırda tutuklu olan Cemiyet liderlerinden Kara Kemal’in yanısıra Kara Vasıf ve Galatalı Şevket’i de tutuklayınca cemiyet lağvedilmiştir. Cemiyet faaliyette olduğu sıralarda hatrı sayılır faydalar göstermiş , bünyesinde sivil çeteler barındırma ,istihbarat şubesi ,kaçakçılık gibi vasıfları birleştirerek modern anlamda bir istihbarat teşkilatı ortaya koymuştur(Bozkurt Yazarı Ajan Amstrong ve Casusluk Örgütleri Ergun Hiçyılmaz 105)
Zabitan Grubu
Zabitan Grubu Karakol Cemiyeti’nin Muğlalı Mustafa Bey tarafından tekrar teşkilatlandırılıp faaliyete geçirilen , bir devam örgütüdür. Örgüt aynı misyonu yaşatmış fakat bizzat TBMM tarafından kurulan Hamza Grubu ile faaliyetleri çakıştığından ve İngiliz ajanlarının Cemiyetin Anadolu’ya referanslı gönderdiği kişiler arasına sızabilmeleri – bkz en büyük örneği Mustafa Sagir- TBMM hükümeti tarafında tekrar bir güvensizlik problemine yol açmıştır.( Erdal İlter Milli İstihbarat Cemiyetinin Tarihçesi s.5). Cemiyet her şeye rağmen silah tedariğine devam etmeye çabalamıştır fakat aradaki uçurumun derinleşmesi ile beraber yine Muğlalı Mustafa Bey yapılanmanın adını Yavuz olarak değişip icraatlerine devam etmiştir.
Yavuz Grubu
Yavuz Grubu ismini Osmanlı Sultanı I. Selim’den almıştır. Hüsnü Himmetoğlu Yavuz Grubu adına tonlarca mühimmatı Anadolu’ya sevk ettiğini ifade eder( Kübra Kayabaşı Yüksek Lisans Tezi Milli Mücadele’de Felah Grubu s.19). Fakat Anadolu’ya geçirilmeye çalışılan 570 adet mavzer 4 hafif makineli tüfek 10 sandık cephanenin İngilizlerin eline geçmesi( Kaya Karan Türk İstihbarat Tarihi Yıldız İstihbarat Teşkilatı ve Teşkilat-ı Mahsusa’dan Mit’e s.82) ve lider Muğlalı Mustafa Beyin tutuklanma tehlikesi olduğu için Anadolu’ya geçmesi bu grubun da sonu olmuştur.
Müdafâa-i Milliye Teşkilatı(Mim Mim)
Nisan Mayıs 1920’de İstanbul Tophane’de kurulan örgüt Mim Mim rumuzunu isminin baş harflerinden almıştır.(Kübra Kayabaşı a.g.e s.20). Yine kadrolarının çok önemli bir kısmı İttihatçılardan oluşan teşkilat diğer İttihatçı Cemiyetlerden bir çok yönüyle ayrılır. Örneğin Cemiyet TBMM tarafından tanınan ve kadro verilen( Tarık Zafer Tunaya a.g.e s.525) ilk ittihatçı merkezli örgüt olmuştur. Kurucuları bir dönem Karakol Cemiyeti üyesi olan Yüzbaşı Emin Bey ve Bahriye Yüzbaşı İsmail Hakkı Beydir. Mim Mim’in misyonu hemen hemen aynıdır: Anadolu’ya silah , teçhizat ,insan geçirmek ve istihbarat ( Tarık Zafer Tunaya a.g.e 525). Diğerlerinden ayrılan bir diğer özelliği ise Fransız Pake Kumpanyası , La Française Şirketi , Lloyd Triest Vapur Şirketi gibi yabancı menşeli şirketlerle anlaşması ve onlar aracılığıyla Anadolu’ya teçhizat taşımasıdır. La Française Şirketi ile ton başına 25 liradan bir anlaşmaya varılmıştır. Hatta İngiliz Kontrol Heyeti’ne rüşvet bile verilmiştir(Bülent Çukurova a.g.e s.525). Bir diğer mühim işlevi ise çok güçlü bir istihbarat ağına sahip olmasıdır bu tez İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı Harrington’un İngiliz Harbiye Nezaretine Kuvay-i Milliye hakkında çektiği telgrafı ele geçirmesiyle tescillenmiştir(Necdet Ekinci Kurtuluş Savaşında İstanbul ve Anadolu’daki Türk ve Düşman Gizli Faaliyetleri s.173-175). Örgüt barış dönemine kadar faaliyette kalmış 5 Ekim 1923’te aktif hayatına son verilmiştir.
Milli Mücadele yıllarında bunlara ek olarak İttihatçıların bulunduğu/kurduğu ve aynı görevi üstlenen bir çok cemiyet var olmuştur. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Hilal-i Ahmer, Türk Ocakları , Beşler, Ohaf ,Felah, Hamza , Mücahit , Muharip , Ferhat-Kerim , Muaveneti Bahriye ,Namık, Askeri Polis Tedkik Heyeti Amirlikleri, Geçit Teşkilat. Fakat biz en faal olan ve İttihatçıların doğrudan etkili olduğu belli başlı kuruluşlara göz attık.
Yine kongre , ilk akla gelen Milli İktisat , Erzurum , Balıkesir , Aydın, Kuvay-i Milliye , ilk silahlanmalar ,ilk akla gelen Çerkez Ethem’in milislerini Rauf Orbay Kuşçubaşı Eşref’in çiftliğinde daha önce gizlenen ekipmanlarla olması, kamuoyunu bilinçlendirme , Müdaffa Cemiyetleri gibi Mücadele’nin kilit konumlarının hepsini başlatan ve yürüten İttihatçılar olmuştur. Ordu ise zaten ya halen İttihatçı ya da bir dönem İTC’de bulunmuş kişilerin komutasındadır , kabaca Kazım Karabekir İsmet İnönü ,Deli Halit Paşa , Ali Fuat Bey , Mustafa Kemal Atatürk.
Erik Jan Zürcher Rustow’un kaynaklık ettiği yaş ortalamalarıyla ilgili bir argüman sunmuştur. Rustow Padişah hizmetindeki önde gelen askerlerin yaş ortalamasını 58 olarak saptarken milliyetçi davayı destekleyen 25 mühim komutanınkinin 38 olduğunu söyler(Erik Jan Zürcher a.g.e s.147)Bu istatistikte bize gösteriyor ki Milli Mücadele’yi yürüten kadro İttihat ve Terakki Cemiyeti ile yetişen veya İttihat Terakki jenerasyonu diyebileceğimiz neslin fertleridir. Bu teze ulaşmak için ilk mecliste veya cumhuriyetin ilk yıllarının devlet yapılanmasında görev alan kişilerin siciline bakmak dahi yeterli olacaktır. Özetle İTC Milli Mücadele’de gereken her şeyi yapmış ,onlar için – iddia edildiği üzere – savaş 1918 yılında bitmemiş 1918 yılına kadar umum cephelerin , diplomasinin tamamında var olmuşturlar. Bu aziz insanların aziz ruhları emekleri ile beraber anılmalı ve en azından onlara olan vefa borcu ödenmelidir.
Yazar: Cengizhan Özdemir
Yorum gönder